About Me

header ads

Fahriye Abla (1984)

Yavuz Turgul'un ilk yönetmenlik deneyimini yaşadığı Fahriye Abla (1984) filminde aynı zamanda eserin senaristi de olan Turgul'un, Ahmet Muhip Dıranas'ın meşhur ve güzel şiiri Fahriye Abla'yı bir filme dönüştürmesinin ortaya çıkardığı bir aşk hikâyesini seyrediyoruz. Filmin başrolünde Müjde Ar oynuyor.

Sadece bir aşk hikâyesi olmakla da kalmayan eserde Fahriye'nin geçtiği yollarda öğrendiği şeyler sonucunda kendi varlığının ve kendi kendine bir şeyler başarmanın da ne kadar önemli olduğu gösteriliyor. Bu bakımdan feminist açıdan güzel mesajlar da taşıyor film. Aynı zamanda üstü kapalı bir şekilde dönemin siyasi mahkumluklarına da değiniliyor.

Fahriye Abla (1984)'e dışarıdan bakınca ya da şiiri hatırlayınca sanki bir çapkınlık hikâyesiyle karşı karşıya kalınacakmış ön yargısı oluşabiliyor. Yavuz Turgul kendi yorumuyla Fahriye Abla'ya fiziksel güzelliğinin dışında da bir kimlik kazandırmış ve onun varlığını daha da değerlendirmiş.

Bir şiirden etkilenmek, sevilen bir şiir üzerine hayal kurmak, sevilen bir başka sanatla bu eseri büyütmek ve insanı mutlu eden bir başka öykü koymak ortaya; ne kadar güzel bir şey... Filmde Özdemir Erdoğan'ın seslendirdiği Fahriye Abla'yı da dinleme şansına erişiyoruz.

Yavuz Turgul, şiirdeki Erzincanlıdan Fahriye Abla'nın kolundaki bileziklere kadar resmetmiş bu unutulmaz eseri; ona sinema dilinde bir biçim kazandırmış. Şiirdeki küçük şairin Fahriye Abla'sı filmde Mehmet karakterinin gözünden canlanıyor ve ben en çok da o karakteri sevdim. Onun da adı Ahmet olsaymış keşke; Ahmet Muhip Dıranas'ın Ahmet'i. Fahriye Abla'yı hiç terk etmeyen çocuk Mehmet, onun ve yaralı bir aşk hikâyesi yaşadığı Mustafa'nın birliği için elinden geleni yapıyor.

Filmin imdb profili: https://www.imdb.com/title/tt0289942/

Filmden bir kesit: https://twitter.com/hergunbirsanat/status/1070404835462258689

Filmin izleme linki (Daha kaliteli bir sürümü olsa keşke. Bulabildiğim tek sürüm buydu.):


Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!


Eviniz kutu gibi bir küçücük evdi,
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.
Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
Bahçende akasyalar açardı baharla.
Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin.
Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.
Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.
Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,
Hâlâ dağları karlı Erzincan'da mısın?
Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
Hâtırada kalan şey değişmez zamanla.
Ne vefalı komşumdun sen, Fahriye abla!


Ahmet Muhip Dıranas


Yorum Gönder

0 Yorumlar